Kemal Bey
KEMAL BEY…
Bindokuzyüzaltmışdört yılında ilkokulun birinci sınıfında okurken okul müdür yardımcısı Vehbi Emre’nin bana hediye ettiği çizgili defterin ön kapağının iç yüzünde yer alan George Stephenson ve buharlı lokomotif resimleri, öğrenmeye aç çocuk gözlerimle trenlere ait gördüğüm ilk fotoğraflar olsa gerekir diye düşünüyorum. Çocukluğumun daha ileriki yıllarında evimizin uzağından, ancak daima görülebilir noktasından geçen yük ve yolcu trenleri, o muhteşem sesi, düdüğü ve buharlı lokomotifin çıkardığı dumanı ile benim için hep heyecan verici olmuşlardır. Bunu sadece trene bakmak (!) olarak değerlendirmemek gerekir. Onları izlerken buharın yarattığı müthiş enerjinin benim hayalimde kocaman olan bu devasa yükü nasıl taşıdığına dair merak ve heyecan duyguları beni trenin ardı sıra sürüklüyordu. Onları böyle izlerken trene ilk defa yakınlaştığım gün babamın hasta olan bir yakınımızın kızını Erzincan’a götürmek için Erzurum garından trene binişi ile olmuştur ve bu benim hayalimde yarattığım o güçlü ve esrarengiz nesnenin bu muhteşem kuvveti ile ayrılıklara da yol açtığını anlamış olmama yol açmıştır. Babamı yolcu ederken nasıl da ağlamıştım, oysa sadece Erzincan’a hastayı bırakıp dönecekti. Daha sonra 1 Nisan 1981 de yine Erzurum’dan Ankara’ya yola çıkarken başka bir veda yaşıyorduk. Ancak bir süre sonra garlarda el sallayıp gözyaşları dökenler kadar özlemle sarılıp kucaklaşanlar da olduğunu fark etmeye başlamıştım. Vedalar kadar kavuşmalar da trenin bir yazgısı gibiydiler. Sonra değişik ülkelerde güzel başlayıp güzel biten farklı tren yolculukları yaşadım.
Son tren yolculuğumuz geçen ay sevgili arkadaşlarımızla beraber yaptığımız Doğu Ekspresi seyahati oldu. Gara ulaşıp vagonumuzu öğrenip kapısına doğru yaklaştığımızda bizi çok asil, nazik, üniformalı bir beyefendi karşıladı. Basamakları çıkarken eşyalarımıza yardımcı oldu. Belki daha önce karşılaşmadığımız bu tür davranışları hayretle karşılamak doğamız gereği olmalıydı. Ama sanırım bu tamamen farklı idi, bütün arkadaşlarımız da aynı fikirdeydi ve bizi inanılmaz sıcaklıkla karşılayan bu beyefendiye hayran kalmıştık. Seyahat boyunca yataklarımızın düzeni, açılıp, kapanması ve pek çok şey için çok nazik bir şekilde bizi ziyaret edip, ihtiyaçlarımızı sordu. Aramızdaki konuşmalarda kendisini fiziki olarak Türk sinemasının eski jönlerinden Muzaffer Tema’ya benzetenler olduğu gibi, kendisinin aslında başka bir işte çalışıyor olabileceğini ancak kaderin bir şekilde buralara sürüklediğini düşününler de olmadı değil. Gerçekten bugüne kadar başka seyahatlar sırasında karşılaşmadığımız bu yakınlık ve içtenlik bizi büyülemişti. Bütün seyahat boyunca bu kibar, nazik davranışını izlediğimiz Kemal beyin, öndeki kompartımanın görevlisi ile konuşmalarına şahit olduğumda kendi vagonundaki yolculardan “benim konuklarım, önce onların rahatını düşünürüm” dediğini duydum. Bu cümleyi kimsenin olmadığı bir ortamda söyleyen Kemal beyin ne kadar candan ve severek işini yaptığı ortadadır. Hayranlık duyulmaması mümkün değildir. Tüm seyahatimizin güzellikler içinde geçmesine olanak sağlayan, bu esrarengiz, gösterişli, kibar ve işini seven beyefendiyi unutmak da tabii ki mümkün değildir. Eminim ki bütün grup arkadaşlarımı da aynı duygu ile yad edeceklerdir.
Bir defter kapağından Doğu Ekspresinin Kemal beyine kadar bir tren seyahati bu olsa gerek. Yaşıyoruz, önemli olan fark etmek ve fark ettiklerimize değer vermek. Bize eşsiz bir değer katan Kemal beyi sevgi ile anıyoruz ve başka yolculuklarda yeniden karşılaşmayı umut ediyoruz…
İyi yolculuklar Kemal bey…
Okunma Sayısı : 1923