Bebeklerde Uyku

Yenidoğan tüm rahatsız edici uyarılara karşın ilk günlerde en az 12, ortalama 16-17 saat uyur, bu durum bebeğin bir savunması olarak değerlendirilir. Doğumla başlayarak bebek “sakin uyanıklık” dönemine de girer. Bir başka deyişle, sadece uyku, açlık, ağlama ya da huzursuzluk konumlarından birinde değildir. Fiziksel olarak sakin ve uyanık olduğu bu dönem, dış dünyayı en yoğun algıladığı zamandır ve dakikalar boyu sürebilmekte, sık ve düzenli olarak yaşanmaktadır. Bir yıl içinde toplam uyku süresi giderek azalırken uyku örüntüsü de değişir. 0-12 aylık bebeklerle yapılan boylamsal bir çalışmada bebeklerin yaklaşık dörtte birinin ikinci ayda 15 saat üstünde uyuduğu, bu oranın 12. ayda %2.8’e düştüğü ve 1 yaşındaki çocukların % 85.9’unun uyku süresinin 10-15 saat arasında olduğu bildirilmiştir. Bebeklerin uyku örüntülerinin oluşumundaki iki temel özellik kendiliğinden ve döngüsel olmasıdır. İlk başlarda uyku uyanıklık döngüsü oldukça kısadır. 3. ayda döngülerde uzamalarla birlikte uyku örüntüsü uzun gece uykusu, kısa sabah ve öğleden sonra uykuları şeklinde belirlenmeye başlar. Aynı zamanda bu dönem niyetli motor aktivite, sosyal gülümseme gibi gelişimsel özelliklerin de de ortaya çıktığı dönemdir. Özellikle gündüz uykusunun belirli bir düzene girmesi biyolojik olgunlaşma ve çevresel uyaranların ürünü olarak değerlendirilmektedir. Derin uykuda geçen süre  yaş ile azalırken, derin uykuda geçen sürenin uzun olması bebeklerin çevresel uyaranlardan etkilenmeksizin uykularını sürdürmelerini sağlar. İlk altıncı aya kadar bebeklerin yaklaşık  % 85’i gece boyunca oldukça sakin ve düzenli uyur, bir yaşlarında hemen tamamının uykusu düzenli hale gelir, yaklaşık %10’unun ise hemen her gece uyanma sorunu olabilir. En sık görülen uyku sorunları ise uykuya dalma güçlükleri ve sık gece uyanmalarıdır. Bebeğin gece ve gündüz ritmini oturtabilmesi için, gece uyanmalarında ışıkları açmak, oyun oynamak, yüksek sesle konuşmak yerine daha düşük uyaranlı bir ortam sunarak uykuyu sürdürmesine alıştırmak önemlidir.

Bebeklerde Beslenme:

Bebek psikiyatrisinin ele aldığı temel konu duygusal, sosyal ve davranışsal yönleriyle bebeğin gelişimi ve anne-bebek, aile-bebek ilişkisidir. Bebeğin temel gereksinimi olan beslenme bu gelişim ve ilişkinin önemli bir boyutudur.

Bebeğin ve çocuğun biyolojik ve duygusal yaşantısı onun yeme ve beslenme olayı ile yakından ilişkilidir. Sağlıklı bebekler, emme ve yutma becerilerinin yanı sıra hissettikleri açlık ve doygunluk hissinin de yardımıyla kendi beslenmelerini düzenleyebilirler. Beslenme davranış örüntüsünün gelişiminde anne-babanın bebeğin ses tonu, ağlama ya da diğer davranışlarından onun aç olduğunu ya da doyduğunu anlayabilmesi ve bebeğin de anne-baba yanıtları ile duyumlarını ayırtetmesi ve özel uyaranlar göndermesi önemli rol oynar. Çocuğun yeme becerilerinin geliştirilmesi ve olumlu yeme davranışlarının pekiştirilebilmesi için çocuğun sinir-kas gelişimine ve beslenme gereksinimine uygun ve olumlu beslenme ilişkisi üzerinde odaklanılması gerekmektedir. Yeme ve beslenme anne-bebek arasında oluşan kuvvetli ilişkinin merkezindedir. Dokunma, gülümseme, ağlama, yapışma davranışları bağlanmanın oluşmakta olduğunu gösterir ancak emme bu bağlanma davranışları içinde en temel olanıdır.

Yeme alışkanlıkları hayatın ilk bir yılında düzenlenen davranışlar olup ve bu düzenlenme çerçevesinde çıkan sorunlar ile bebek ve ailenin gündeminin önemli bir bölümünü oluşturur.

Bebek psikiyatrisinin ele aldığı temel konu duygusal, sosyal ve davranışsal yönleriyle bebeğin gelişimi ve anne-bebek, aile-bebek ilişkisidir. Bebeğin temel fizyolojik gereksinimleri olan uyku ve beslenme bu gelişim ve ilişkinin önemli bir boyutudur. Bunların uygun ve düzenli karşılanması bebeğin biyolojik dengesi için gerektiği kadar sağlıklı uyku ve beslenme alışkanlıklarının oluşması için de gereklidir.


Okunma Sayısı : 3641