Allerjik Rinit (Allerjik Nezle)

Bir ya da birden fazla allerjene karşı duyarlılığı olan bir kimsede, allerjen ile karşılaşma halinde burunda başlıca akıntı, aksırık, kaşıntı ve tıkanıklık şeklinde yakınmaların oluştuğu hastalık tablosu allerjik rinit (allerjik nezle) olarak tanımlanır. Hastalığın isminden de anlaşılacağı gibi kişinin bir allerjene duyarlı olması ve bu allerjen ile karşılaşmanın o kişide nezle yakınmaları oluşturması gerekir. Burunda akıntı, aksırık, kaşıntı ve tıkanma her türlü nezle(rinit)’nin bulgusu olabilir. Nezlesi olan bir kişide allerjik nezle teşhisinin konulabilmesi için hem duyarlı olunan (allerjik olunan) bir madde (allerjen) gösterilmesi hem de duyarlı olunan allerjenin nezle yakınmalarına yol açtığının gösterilmesi gerekir.

Allerji rinit her yaş grubunda en sık görülen kronik (müzmin) hastalıklardan biridir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte toplumlarda allerjik nezle görülme sıklığının %10 ile %25 arasında değiştiği tahmin edilmektedir. Genel olarak batı ülkelerinde bu oran doğu ülkelerinden daha yüksektir. Ülkemizdeki araştırmalar bu oranın batı ülkeleri kadar yüksek olmasa bile doğu ülkelerinden fazla olduğunu göstermiştir.

Allerjik nezle burunda neden olduğu yakınmalar ile iş yada okul başarısının düşmesi, dikkat dağınıklığı, konsantrasyon bozukluğu, uyku bozuklukları gibi yakınmalar ile yaşam kalitesinde bozulmalara yol açabilir. Ayrıca sinüzit, orta kulak iltihabı ve astım hastalığının kötüleşmesi gibi etkileri de olabilir.

Tüm allerjik hastalıklarda olduğu gibi allerjik nezlenin gelişmesindeki en büyük risk faktörü o kişinin ailesinde allerjik hastalıkların olması yani kişinin allerjik bir bünyesinin olmasıdır. Ancak özellikle tek yumurta ikizlerinden(genetik materyali aynı olan iki kişi) birinde allerjik nezle saptanırken diğerinde olmaması bilinen bir durumdur. Bu durum allerjik hastalıkların gelişmesinde yalnız genetik faktörlerin rolü olmadığının en büyük kanıtıdır. Nitekim son 20 yılda, özellikle batı ülkelerinde, allerjik hastalıkların iki kata varan oranlarda artmış olması, çevresel faktörlerinde rolü olduğunu düşündürmektedir. Ancak bugüne kadar çevremizdeki binlerce faktörden hangisinin veya hangilerinin buna neden olduğu henüz gösterilememiştir. Sigara, egzoz dumanı, hava kirliliği, giderek daha hijyenik ortamlarda yaşamamızın rolü olabileceğine yönelik kanıtlara ulaşılmıştır.

Oluşum mekanizması:

Organizmamızın (vücudumuzun) hem dış (bakteri, virüs, parazit) hem de iç (kanser gibi) düşmanlara karşı korunması bağışıklık sistemi denen bir sistem ile sağlanmaktadır. Bu sistem tepkilerini aralarında kompleks ilişkiler olan hücre ve moleküller aracılığı ile verir. Bağışıklık sistemi organizmamız için zararlı olan bir etken ile karşılaştığında, ona karşı güçlü tepkiler üretir ve onu ortadan kaldırarak bize zararlı olmasını engeller. Organizmamız, zararlı olmayan yabancı bir etken ile karşılaştığında ise daha ölçülü tepkiler verir. Çünkü bağışıklık sisteminin verdiği güçlü tepkiler genelde vücudumuz için rahatsız verici nitelikte durumlara yol açar. Bunlar vücut sıcaklığının yükselmesi ve kırgınlık gibi genel belirtiler veya tepkinin verildiği organa ait yakınmalar şeklinde kendini gösterir. Bu kapsamda allerji, vücudumuza solunum, mide-barsak veya deri teması ile giren bazı yabancı maddelere karşı gereğinden fazla aşırı tepkiler vermesi olarak tanımlanır. Bir diğer ifadeyle, genel kanının aksine allerji, bağışıklık sistemindeki bir eksiklikten değil, aksine zararlı olmayan bir yabancı maddeye karşı aşırı bir tepki verilmesinden ileri gelir.

Nedenler:

Allerjik nezleden en sık sorumlu olan allerjenler pollenler, ev tozu akarı ve hayvanlardır. Bunların yanısıra bazı mantarlar, hamam böceği ve nadiren de gıdalar allerjik nezleden sorumlu olabilir. Ülkemizde en sık allerjik nezle nedeni pollen allerjisidir ve pollenlerden de en sık allerji görüleni ise çayır pollenleri yani çim pollenidir. Çayır polleni ilkbahar başından sonbahar sonuna kadar havada bulunabilirse de yakınmaların en sık görüldüğü dönem havada pollen konsantrasyonun en yüksek olduğu yaz başıdır (nisan-mayıs-haziran ayları). Akar ise ev tozu içinde yaşayan ve gözle görülemeyecek derecede küçük olan bir böcektir ve özellikle de tekstil ürünlerin üzerinde bulunur. Rutubetli ve ılıman iklim yaşaması için en uygun ortamı sağlar. Kuş tüyü ve yün yatak yorganlar en sık bulunduğu yerlerdir. Hayvanlardan ise en sık allerji yaptığı bilinen kedidir.

Mevcut tedaviler hastalığı kontrol altında tutarak hasta kişinin sağlıklı kişiler kadar kaliteli yaşam sürmesine olanak sağlar. Ancak allerjik nezleyi kür eden (tamamen ortadan kaldıran) bir tedavi şekli henüz mevcut değildir.  Allejik nezle tedavisi kabaca üç aşamada incelenebilir. İlk aşama tüm allerjik hastalıklarda olduğu gibi allerjen den sakınmadır. Hastanın ilk aşamada hangi maddeye karşı allerjisi varsa o maddeden nasıl kaçınacağını öğrenmesi ve o önlemleri alması gerekir. Allerjenden sakınma yakınmaların oluşmasını büyük oranda kontrol edebilirse de her zaman bunu başarmak mümkün değildir. Bu takdirde yakınmaların düzenli veya gerektikçe kullanılan değişik ilaçlar ile kontrol altında alınması gerekir. Hekimler hastalığın şiddeti, hasta yaşı, kolay kullanılabilirliği ve maliyet gibi faktörlerin göz önünde tutarak her hasta için özgün tedaviler önerirler. Hem allerjenden sakınma hem de ilaç tedavilerini önerilen şekilde uygulaması ile hastaların büyük çoğunluğunda yakınmalar giderilebilir ve hastanın yaşam kalitesi arttırılabilir. İlk iki aşama tedavileri uygulamasına karşın yeterli yararı görmeyen küçük bir hasta grubunda ise, hastaların çoğunlukla “aşı” olarak andıkları, immünoterapi tedavisi uygulanabilir. İmmünoterapi tedavisinde hastaya duyarlı olduğu allerjen giderek artan dozlarda verilerek bağışıklık sisteminde verilen tepkilerin azaltılması amaçlanır. Bu tedavi biçimi genelde hastalık kontrolüni arttırsa bile kür edemez (ortadan kaldıramaz). İmmünoterapi yapılma kararı ve nasıl yapılacağı konu hakkında uzmanlık(ihtisas) eğitimi almış allerjistler tarafından verilmelidir.

Prognoz:

Allerjik nezleli kişilerde daha sık oranlarda astım ve atopik dermatit (allerjik egzema) görülür. Bu sebeple allerjik rinitli her hastanın astım gelişimi yönünden dikkatle izlenmesi gerekir. Son zamanlarda bazı tedavilerin astım gelişimini önleme potansiyeli hakkında cesaret verici sonuçlara ulaşılmıştır. Ancak bu veriler astım gelişiminin engellenebileceğini söylemek için henüz yetersizdir. Bu sebeplerle son yıllarda, tek tek her allerjik hastalığın ayrı bir hekim tarafından tedavisi yerine, tüm allerjik hastalıklara yönelik toplu bir yaklaşımda bulunulması tercih edilen bir yaklaşım olarak ön plana çıkmıştır.

Okunma Sayısı : 8359